Son Hikâye (Eylem Buket Görgülü)

Hayatımın en zor vedasını yaşadığım yorucu günün bitiminde içimi ürperten bu soğuk ve yalnız odada tek başımayım. Çocukluğumun en güzel zamanlarını geçirdiğim,bahçedeki halattan yapılma salıncakta saatlerimi harcadığım ve o içinde her zaman akide şekeri barındıran ahşap dolaplı bu evde ilk kez yorgun bir şekilde yatağıma uzandım. Şimdi içimde 6 yaşındayken dedemin yaptığı uçurtmayı elimden kaçırdığım zamanki gibi azalmayan bir hüzün var. O zaman nasıl baktıysam çaresizce elimden kaçan uçurtmama bugün de o  çaresizlikle  babaannemin gözyaşlarını sildim. Tam 18 yıl sonra ilk kez köye gelmemin sebebi ne uçurtma uçurmak ne salıncağa binmek ne de kiraz ağacının dibinde oturmaktı. Bu sefer hayatımın kahramanı dedemi uğurlamaya gelmiştim.

   Dedemle yaşanmışlıklar bizi hep ayrı düşürmüştü. 6 yaşındaydım çoğu şeyi ayırt edemiyordum ama babamın bir hata yaptığı ortadaydı. Apar topar dedemin evinden ayrıldığımız zamanı hiç unutmam. Hayatımda bir o gün bir de bugün gözyaşlarımı içime akıtma gereği duydum. Senelerce görüşmedik dedemlerle. İstanbul’a taşındık. Önceleri babam ne derse inanıyorduk. Küçük bir ev bulup taşındığımızda buranın mutluluk getireceğini göreceksiniz demişti babam ona da inanmıştım ta ki uyandığımda annemi göremediğim o güne kadar. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Küçük bodrum katı evimizden taşındık 1 sene sonra. Babam dediği gibi işlerini büyüttü ben okula başladım. Her gün annem nerde, ne zaman gelecek diye sormaktan da vazgeçtim zamanla. Cevap hep aynıydı. “yakında”. Büyüdükçe o yakınların aslında her şeyden uzak olduğunu öğrendim. Bir şeyi daha öğrenecektim babamın hırsları yüzünden mahvolmuş hayatları,hayatımı. İlk öğrendiğim hayat anneminki oldu. Babamın gözünü bürümüş hırsları o geceki şiddetli kavgaları ve annemin evden gidişi… Her şey babamın yüzündendi peki benim suçum neydi? Ben bu hırsların arasında kaybolmaya mahkum edilmiştim. Annem ise kendine  bir hayat kurmuştu bunuda yıllar sonra öğrenmiştim. Ha bide o hayatta benim yerimin olmadığını yüzüme kapanan o kapıyla öğrenmiştim. Defalarca dedemlere mektup yazdım ve hiçbirine cevap alamadım. Ve 2 sene önce öğrendim ki o mektupların hiçbiri İstanbul’dan dışarı çıkamamış. Dedim ya ben bu hırsların içinde hapsolmaya mahkum olmuşum. Şimdi düşünüyorum keşke sadece hırslarla savaşsaydım ama esiri olmasaydım diye. Çok geç tabii bir kere yenilgiyi kabullenmiş bulundum. Liseyi de üniversiteyi de babamın seçtiği okullarda okudum. Okula gittim sonra o sevgi dolu(!) evimize geldim. Ne derdimi anlatacağım arkadaşım oldu ne kardeşim. Tek konuştuğum aşçımız Hanife teyzeydi  

    2 sene önceye kadar hapis hayatıma devam ediyordum fakat üniversiteyi bitirdikten sonra bir daha o eve dönmedim. Bursumu alıp ilk kez kendi istediğim şeyi yaparak Urla’ya dedemin evine gittim. İşte yeni bir hayal kırıklığına o gün imza attım. Gittim ve o kitli kapının önünde saatlerce bekledim. Belki 3 belki 5 saat geçti anımsamıyorum uzaktan yorgunluktan bayılmak üzere olan yaşlı bir teyze gördüm. Aslında onun babaannem olduğunu anladığım vakit sevinçten gözyaşlarımızı durduramadık. Kapının önünde o benim küçükken üzerinden inmediğim salıncağın üstünde hasret giderdik. İçeri girmeye yeltendim önce sonra gözüm dedemi aradı. Cevabından korktuğum bu soruyu sormama kalmadan babaannem anlatıverdi her şeyi sormama kalmadan babaannem anlatıverdi her şeyi. Çok hastaymış dedem aylardır hastane köşelerinde can çekişiyormuş. O yüzden bu kapıdan girmek nasip olmadı bana hemen hastanede aldım soluğu. Köye yarım saat uzaktaki hastanenin yanından küçük ama bembeyaz bir ev tuttum işe girdim. 2 sene dedemle beraber hayat mücadelesi verdik. İlk 1 sene her şey güzeldi. Doktorlar da düzeleceğini  sene dedemle beraber hayat mücadelesi verdik. İlk 1 sene her şey güzeldi. Doktorlar da düzeleceğini söylediler. Hayatımın en güzel 1 senesini geçirdim bu hastane köşesinde. Tıpkı hayatımın ilk 6 yılı gibi saf ,güzel ve sevgi doluydu. Hayatımın aşkıyla da burada tanıştım. Dedemin en büyük heyecanıydı benim evliliğimi görmek bizde bütün hazırlıkları yapmıştık. Her şey yolunda gidiyordu hemde uzun zamandır ilk kez. Hem düğün hazırlıklarımı yapıyor hemde dedemi çıkarmak için gün sayıyordum ki bu mutluluğum uzun sürmedi. Hastalığı tekrar patlak verdi. 4 kez geçirdiği ameliyatlardan sonra doktorların bana dedeniz artık tedaviye cevap vermiyor dediği o anı hafızamdan silemiyorum. Göz pınarlarım kuruyana kadar ağlamıştım. Dedem bunu öğrendiğinde ilk söylediği beni gelinlikle görmek istediği oldu. Hastanede bembeyaz elbisemi giyip dedemin başucunda nikahım kıyıldı. Daha sonra dedemin hastalığı iyice ilerleyince içimdeki nefreti söndürüp babama mektup yazdım. Tahmin ettiğim gibi cevap alamadım.

   Dün gece de hayatımın en kötü telefonunu aldım. Dinlenmek için eve gitmiştim ve saat gece 01.00de dedemin o kocaman kalbi artık bu hastalığa yenik düşmüştü. Ve işte ben şimdi bu evdeyim. Yıllar sonra ilk kez içindeyim ve dedemin bana masal okuyup uyuttuğu yatağımda kendi masalımı yazıyorum.Şu an aynı masallardaki gibi iyi kalpli kahramanın öldüğü kısımdayım. Bu sefer kurtarıcı peri de yok başka bir kahramanda. Tek kahraman, tek veda ve son gülücükle defterimi kapatıyorum.

Yorumlar

Bu Haftanın Çok Okunanları

Ateş ve Su (Dilara Aksoy)

Türkçede Artikel Mevzusu (Batıkan Erkoç)

Normallik ve Kimya Üzerine (Derya Cesur)